Bu şehir adını, Bayezid’in şehzadelerinden Korkud’dan almıştır. 1879’da bucak, 1915’te de Antalya mutasarrıfl ığına bağlı bir ilçe olmuş ve Korkuteli ismini almıştır. Korkuteli Fatih dönemindeki defterlerde İstanoz veya İstanosşeklinde kaydedilmiştir. XVI. yüzyıla ait defterlerde de İstanos şeklinde kaydedildiğini ve bu şekilde geçtiğini görmekteyiz.

İstanos’un gelişmesinde ve fiziksel yapısının oluşmasında Teke oğulları’nın büyük etkisi olmuştur. Çünkü Teke Bey’in Hatunu Valide-i Sultan Korkud’un vakfının olması, ayrıca Fatih dönemine ait olan vakıf defterlerinde Teke Beyliği döneminden kaldığı anlaşılan birçok cami, mescid ve zaviye vakıfl arına rastlanması bunu teyit etmektedir. Burada, Türklerin eline geçmesiyle birlikte istikrar ve huzur sağlanmıştır. Şehrin içerisinden geçen akarsu ve bölgedeki yol şebekesinin imkânlarından faydalanma arzusu, şehrin kuruluşunda ve gelişmesinde birinci derecede etkili olmuş olmalıdır.

Evliya Çelebi, buranın kalesinden bahsetmiştir. O, şehrin batı tarafında, viranca küçük bir kale olduğunu, batıya bakan bir kapısının bulunduğunu ve güneyindeki mağaraların kayalar ve kaleye havale olduğunu belirtmesine rağmen biz incelediğimiz belgelerde kalesiyle ilgili bilgiye rastlamadık. Buraya yaptığımız gezi ve incelemede kale kalıntılarına rastlamamakla beraber Evliya Çelebi’nin de bahsettiği gibi şehrin batısında yüksek ve kayalık bir yer olması en azından burasının tabiî bir kale olduğunu ve Türklerden önce kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir.

Bu tabiî kale görünümünde olan yerin güneyindeki mağaralar bugün de varlıklarını devam ettirmektedirler. Bunların, Osmanlılar döneminde şehirdeki ahalinin peynir ve yağ gibi bozulmaya müsait yiyeceklerini sakladıkları bir yer olarak, şehir hayatında önemli yeri vardır. 1567 tarihli Evkaf defterinde Ahi Bakkalcı Zaviyesi’nin gelir kalemleri arasında “icare-i ma’ara-ı peynir, hâsıl 700” denilmesi bunu teyit etmektedir. Buraya yaptığımız gezi ve incelemede de birçok kişi bu mağaraların son zamanlara kadar bu amaçla kullanıldığını doğrulamıştır.

Evliya Çelebi’nin de belirttiği gibi İstanos, Osmanlılar döneminde Antalya’nın yazlığı olarak kullanılmıştır. Müftüsü, nakibi, kethüdası, serdarı Antalya’da oturmaktadır. Fakat bunların sekiz ayı burada geçmektedir. Günümüzde de İstanos’un bu amaçla kullanıldığını ve yayla turizminin gittikçe geliştiğini görmekteyiz.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir